Kaos�un olduğu yerde çok fazla kırmızı vardır. Ve bu sizin ruhunuza işlemiştir...
Hazır mısınız kana, vahşete, aksiyona, kelle uçurmaya, gövdeleri ikiye ayırmaya!? Elbette hazırsınız... Benimki de soru mu? Oyunların yarısından fazlasında bu öğeler var zaten. Ama nedense hiç bıkmadan aynı tarz da olsa oynamaya devam ediyoruz. Nedeni nedir acaba? Değişik zamanlarda, değişik karakterlerle, değişik oynanış stilleriyle birlikte gelmeleri olabilir mi acaba?
Devil May Cry türünde piyasaya çıkan ve adından oldukça söz ettirecek (god of war oynadın mı? oynamadın mı!? off kaybol! oyun kafadan koparacak seni, abi dehşet ya...)
gibi gözüküyor God of War. Esas oğlanımız Kratos. Dante gibi oldukça karizma. Acayip soğukkanlı, cesur, hiç bir şeyden korkmaz. Artık bir tanrıdan bile! Nasıl olur? Tanrı istediği an istediğini yapamaz mı? Şey... Ares yapamaz. Serüvene dalmak isteyenler, sizi bir sonraki satıra alalım.
Olympus�un tanrıları beni terk etti
"Onca yıl tanrılara hizmetten sonra en büyük günahı ve kabuslarından kurtulamayan Kratos�un artık içinde, yaşama dair hiç bir istek kalmamıştır. Bitip tükenen Kratos çözümü hayata vede etmekte arar ve Olympus Dağı�nın en uç noktasından kendisini aşağı bırakır. Ama bu iş, düşündüğü kadar kolay değildir. Çünkü tanrıların Kratos�a ihtiyacı vardır... � Oracle"
Henüz ölmeni istemiyoruz Kratos! Talebin reddedilmiştir...
Kratos, eski Spartan savaşçısı, savaşa susamış, Spartan ordusu için kan dökmeye dünden razı. Fethetme aşkıyla yanıp tutuşan Kratos, Savaş tanrısı Ares adına durmadan köyleri, kasabaları ele geçiriyor, direnenleri de kılıcından. Çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden savuruyor, kafaları uçuruyor. Ta ki hiç girmemesi gereken bir yere girip ortalığı kan gölüne çevirene kadar. İşte burası, onun asıl kaderinin gerçekten başladığı yer.
Onbeş-yirmi kişilik bir orduyu yöneterek işe başlayan Kratos, kazandığı bir çok zaferle ordudaki savaşçılarının sayısını onbinlere çıkarmıştır. Günlerden bir gün, yine savaş gelip çatmıştır. Adamlarını gaza getiren Kratos�un karşısında bu sefer pek kolay bir rakip yoktur. Bunlar barbarlardır. Yüzbinlerce savaşçısı bulunan barbarlar. Aynı Russle Crow�un The Gladiator�daki ilk savaşındaki cinslerden. Hatta liderleri bile neredeyse aynı. Kaçınılmaz son yakın. İki ordu da birbirine girmiştir. Spartan ordusu düşmeye başlamıştır. Ve Kratos... Barbar liderle girdiği dövüşte yenik düşmüş ve kafasına yiyeceği son darbeyi beklerken birden savaş tanrısı Ares�e seslenir. Ares�ten istediği, hayatına karşılık düşmanlarını yok etmesidir. Ares bu isteği yerine getirerek bütün barbarları teker teker temizler. Kratos artık Ares�in kölesidir. Ama bu isteği, onu, geri dönüşü olmayan bir duruma sokar. Büyük günah ve kabuslarının başlayacağı bir duruma. Olaylar zinciri sonucunda artık her şey tersine dönecektir. Ares�in kölesi mi? Hayır. Ares�in kabusu. İş bundan böyle intikama dönüşmüştür. Tanrıların koyduğu kuralları çiğneyip, Atina�ya Yeraltı Tanrısı Hades�in ordularını kullanarak saldıran ve yok etmek isteyen Ares�i durdurmak, tanrıların yardımıyla Kratos�un görevidir bundan böyle. Bu amaca ulaşmanın tek yolu Pandora�nın Kutusu�nu bulmakır. Yeraltı askerlerinden (undead), acımasız ve ölümcül yaratıklara kadar uzanacak olan bu serüven başlamak üzere.